Evet, uzun zamandır beklenen Noel karını görmesek de bu yıl gerçekten çok “soğuk bir kış” geçirdik. Yeni Yıl, yeni şikayetleri beraberinde getirerek şimdiden başladı. Hayır, şikayet etmeye devam etmeyeceğim fakat o soğuk kış, atkının hikayesini derinden incelememe, sizlere mutlaka tanıtmama neden oldu.
Bizi her zaman soğuktan çeşitli hastalıklardan korumasının yanı sıra kıyafetlerimize yeni bir tarz ve hava kattığını kabul etmeliyiz. Yaz aylarında dayanılmaz sıcağı görmezden gelerek bir eşarp takabiliriz.
Eşarpın eski zamanlardan beri var olduğu, 2000 yıllık bir geçmişi olduğu ortaya çıktı. İlk antik Çinde ortaya çıktı.
Ancak, o zaman, atkı, yalnızca askerlerce kullanılan, birkaç kez katlanmış sıradan, basit kumaştı. Boğazlarını ısıtmaları gerekiyordu, değil mi?
Sonra eşarp Roma’ya, Romanya’ya, Hırvatistan’a, Paris’e ulaştı… Louis XIV bu yenilik karşısında şok oldu ve büyük bir eşarp hayranı oldu. Peter I’e göre, eşarp memurları askerlerden ayırmak için kullanıldı. Yüzyıllar geçtikçe eşarp ancak son zamanlarda farklı algılanmış, farklı parça, renk, uzunluklarda eşarplar yapılmış ve aksesuar olarak kullanılmıştır. Kadınlar da başlarına takarlardı.
Bugüne kadar, büyükannelerimiz dahil olmak üzere farklı milletlerden insanlar başlarını örtmek için eşarp takıyorlar. Ve biz kızlar kilisede giymeyi unutmayız.
Ve böylece atkının gelişim hikayesi günümüze kadar uzanıyor. Bizim kuşağımız biraz daha ince, bu da giyim tasarımcılarının ilginç ve şık fikirler üretmesini sağlıyor. Yani artık annelerin artık bizi başörtüsü takmaya zorlamalarına gerek yok, sadece üşümemek, güzel olmak için zorlamadan yapıyoruz.
Ama anneler için kesinlikle bir fark yok…