Frigyalı, Dağların, Tanrının ve tüm yaratılanların anası Kubaba, Yunan panteonunda zamanla kendine güçlü bir yer edinir. Halk arasında büyük inanan kitlesi oluşan Tanrıça, başlarda Toprak Ana Gaianın kızı Rheayla eşleştirildi. Ki Rhea Yunan dünyasında “Dağlık bölgelerin Tanrıçası ve Tanrıların anası”dır. Tanrıçanın geniş halk kitlesine ulaşmasının temel nedeni ise gizem kültlerini heybesinde getirmesi idi.
Anadolu topraklarından gelip fırtına gibi ilah listesine giren Mater Kubileya tüm zorlamalara karşı hiç bir zaman özünü kaybetmedi. O bir ana idi. Bu farklılık O’nun cazip bir ilah olmasına sebep oldu. Ana Tanrıça M.Ö. 6. yüzyılda tüm anaç özellikleri aynı kalmak üzere artık Kibele olarak vücut buldu. Tanrıça olur efsanesi olmaz mı?
Tanrıların anası, herşeye kadir olan tanrıça Kibele yabani hayvanlarıyla doğada özgürce dolaşır. Anayı takip eden hayvanlar kulakları tırmalayan sesler çıkarır, hayvanların seslerini taklit eden müzik aletleri ellerinde hadım rahipler de törenlerle Tanrıçaya eşlik ederdi. İnananların ve ilahların derdine derman olan tanrıça günlerden bir gün Attis’i görür görmez aşık olur. Aşkları dillere destandır. Tanrıça bir tek şey ister delikanlı Attis’den: “Sonsuza dek SADAKAT”
Gel zaman git zaman Attis, peri kızı Sangaride aşık olur. İhaneti unutur Attis, hemen düğün hazırlıkları başlar. Kibele ise çıldırır ve çıldırtır. Düğünü tüm haşmeti ve korkunçluğu ile darmadağın eder. Attisin aklını başından alır. Attis oracıkta erkeklik organını darmadağın eder. Dökülen kandan toprakta kıpkırmızı menekşeler açar. Kibele yine de kıyamaz sevdiğine Attisi dönüştürür bir çam ağacına…