Bülent İplikçioğlu . Hellenizm ve Roma Çağlarinda Anadolu — 41

Son bölümlerde, Hellenistik Çağ’ın son yüzyılıyla da çağdaş olan, Roma Çağı’nın Anadolu’daki ilk evresinde gelişen siyasal ve askeri olayları özetleyip M.Ö. 31 yılına kadar getirmiştik. Daha önce Hellenistik Çağ Anadolusu’nda yaptığımız gibi, şimdi de, bu gelişmeler olurken Anadolu’daki kentlerin durumuna daha yakından bakacağız. M.Ö.133-31 arası Roma’da büyük sosyal ve siyasal çalkantıların olduğu ve nihayetinde Roma Cumhuriyeti’nin (‘res publica’) son bulup, anayasal-monarşik yeni bir devlet formunun (‘principatus’) ortaya çıktığı dönemdir. Bunun elbette Anadolu kentleri üzerinde de önemli etkileri olmuştur.
Roma Çağı’nın İlk Evresinde Anadolu’da Kentler (M.Ö.133-31):
Yeni ‘Polis’lerin Kuruluşu

Roma Anadolu’daki Hellenistik ‘polis’leşme, yani kentleşme sürecine son vermemiş, tersine, o süreci, içinde henüz kent bulunmayan yörelere de yaymıştır. Yani ‘Asia’ Eyaleti’nin kurulması, arkasından ortaya çıkan koşullara göre başka Roma eyaletlerinin gelmesi, Anadolu’da ‘polis’e tanınan o ayrıcalıklı konumu hiç de sarsmamıştır. Aslında Roma yönetimi, yakından tanıdığı bir örgütlenme çeşidi olan ‘polis’lerde her zaman bir dayanak bulmuştur. Yakından tanımasının nedeni ise, “kent”in (‘civitas’) kendi öz modeli olmasıdır. Roma’nın hukuken bir kent devleti (‘civitas’) olduğunu ve Akdeniz dünyasını eline geçirerek fiilen bir imparatorluğa dönüştükten sonra bile kendini böyle gördüğünü unutmamak gerekir. İşte, kent kurulması, başlangıçta Pontos ve ona bağlı yerlerle sınırlı kalmakla birlikte, kent modelinin yayılması hep sürmüştür. Bu yeni Hellenik kentlere daha sonradan ve ikincil olarak, Caesar tarafından kurulmuş koloni kentler de katılmıştır.

Pontos ve Bithynia’yı içine alan yeni eyaletin kurumlarını oluşturmakla görevlendirilen Pompeius, doğuda, yani Pontos kesiminde toprakların tümünü on bir tane ‘politeia’ya bölüştürerek daha sağlam ve dengeli bir kent örgütlemesine dayanma yolunu seçmiş görünüyor. Alışılagelmiş ‘polis’ sözcüğü yerine ‘politeia’nın seçilmesi, herhalde, söz konusu olanın tam olarak alışılan tipte kentler değil de, kent nitelikleri taşıyan, kentsel bir merkez çevresinde örgütlenmiş mahalleler olmasından ileri geliyordu. Pompeius, Aristarkhos’a emanet edilen Kolkhis gibi bölgeleri bütünle birleştirdikten ve sadık dostlarına ödüllerini verdikten (Pharnakeia’yı, Trapezous’u, bunların iç kesim topraklarını Deiotaros’a bağışlama gibi) sonra, var olan kentleri güçlendirmiş ve yeni kentler de kurmuştur. Amastris (Amasra), Sinope (Sinop) ve Amisos’a (Samsun) kent arazisinden geniş bir kesim verip bunların gönlünü kazanmıştır. O zamana kadar kendi hinterlantlarından pek yalıtılmış durumda kalan bu kentler bu bağışla, Deiotaros’a verilen Gazelonitis bölgesinin bir kesimi dışında, kıyının hemen hemen tümünü aralarında paylaşır duruma gelmişlerdi. Pompeius, iç kesimlerde, Amaseia’ya (Amasya), Kabeira’ya (Niksar; bugünkü bu isim kentin Roma İmparatorluk Çağı’ndaki adı olan Neokaisareia’dan gelmektedir) ve Zela’ya (Zile) geniş topraklar vererek Hellen ‘polis’i statüsü tanıdı. Zaten uzun zamandır Mithridates’ten iş aldıkları için Amaseia’ya gitmiş pek çok Hellen vardı. Ondan sonra Kabeira da Diospolis adını aldı. Zela’ya verdiği toprak, tapınağın eski mülkünden daha büyük bir topraktı. Mithridates’in Iris (Yeşilırmak) ve Kelkit Çayı kavşağında yaptırmaya başladığı Eupatoria’yı da Pompeius tamamladı ve oraya Magnopolis adını verdi. Amaseia’nın kuzeyindeki Phazemon/Andrapa’yı Pontos Paphlagonia’sının doğusunda Neapolis adıyla kurarak, aynı bölgenin batısında bir Pompeiopolis, Kappadokia sınırında bir Megalopolis (bu, gelecekteki Sebasteia’dır ve bugünkü Sivas ile özdeşleşecektir) ve Küçük Armenia sınırlarında, Iris (Yeşilırmak) üzerinde, bir bölümü eski muhariplerce (emekli askerlerce) iskân edilmiş bir Nikopolis kurarak bütünü tamamladı. Her birine verilen bölüm o kadar genişti ki, birinin bittiği yerde öbürü başlıyor ve böylece, hepsi birden, yeni fethedilen toprakların tümünü kaplıyorlardı. Elbette, bu ‘polis’ler (‘poleis’) örgüsü, yeni eyaletin yönetilebilmesi için kuruluyordu. Aynı şekilde, Pompeius’un o zamana kadar Bithynia kentleri dışında kalmış olan eski Bithynia krallık topraklarını da o kentler arasında paylaştırmış olduğu düşünülebilir. Bir yandan vergi bakımından Roma’ya bağlı olmakla birlikte, bu toprakların ‘polis’ ‘khora’larına (egemenlik alanlarına) bağlanmaları, herhalde yönetimsel nedenledir. Ancak, bu, çok kesin değildir, Bithynia topraklarının bir bölümü ‘polis’ toprakları dışında kalmış olabilir. Pompeius’un yaptıklarına bir de M.Ö. 83 yılında tahrip edilmiş olan Kilikia Soloi’unun yeniden inşasını eklemek gerekir. Burası M.Ö. 65’te Pompeiopolis adıyla yeniden kurulmuştur.

Buna karşı, Antonius bu alanda pek etkin olmamıştır. Yapa yapa Phrygia, Karia ve Lydia sınır bölgesindeki Maiandros (Menderes) Apollonia’sına M.Ö. 41 yılından sonra kendi adını verip oraya Antonioupolis demiştir. O da M.Ö. 30’dan sonra Tripolis’e (Maiandros Tripolis’i) çevrilmiştir. Fakat yüz yıldan uzun bir süre daha Antonius’un adıyla anılması sürmüştür. Doğrudan yönetimi tercih etmeyip hep vasal (‘cliens’, korunuk) devletlere ayrıcalıklar tanıdığı, göreve getirdiği dinastların egemenliğine kent kurmanın ters geleceği düşünülürse, Antonius’un bu davranışı mâkul görülebilir. Nitekim, Pompeius’un kurduğu kentler kısa sürede yeni Pontos Krallığı ya da Antonius’un vasallerine kurduğu hükümdarlıklar içinde sıkışıp kalmıştır. Elbette bu durum, bu kentlerin serpilip gelişmesine engel olmuştur. Augustus ve ondan sonra gelenler zamanında da bu vasal devletler herhalde vardı ki, onlar da eyalete çevrildiler.

Vasal kralların Antonius’un tutumunu benimsemiş olmaları akla yakındır. Ne Paphlagonia ne de Galatia’da kent kurulduğunu gösterir bir belirti yoktur. Bu dönemde Ankyra (Ankara) henüz bir hisardan başka bir şey değildi, Gordion, M.Ö. 2 Eylül 31’de Octavianus tarafından yönetilen bir Roma deniz filosu ile Marcus Antonius ve Mısır Kraliçesi VII. Kleopatra’nın birleşik filoları arasında Ion Denizi’nde gerçekleşen Aktion (Actium) Deniz Muharebesi sırasında irice bir köydü. Zaten Galatlar durulalı da çok az zaman geçmişti. Kappadokia’da durum biraz değişikti: M.Ö. 1. yüzyılda orada, Strabon öyle demese de, iki değil, en azından dört tane kent vardı. Üstelik Strabon zamanında (Augustus dönemi) Kappadokia Kybistra’sı (Konya Ereğlisi) kent statüsüne sahipti. Ancak, bu da fazla bir şey demek değildir ve krallığın Roma İmparatoru Tiberius zamanında, yani M.S. 17 yılında, ilhakına ve eyaletleştirilmesine kadar durumda hatırı sayılır bir değişiklik görülmez. Yalnız, M.Ö. 36 yılından sonra Kappadokia’lı Arkhelaos, Arkhelais-Garsaura diye bir yer kurmuştur. Keza, vasal hükümdarlar Dağlık Kilikia’yı ancak Augustus ve Iulius-Claudius’lar Hanedanı’nın ilk imparatorlarından sonra, yani bizzat imparatorlar Paphlagonia ve Galatia’da bu işe giriştikleri sırada, kentleştirmişlerdir.

Bu yeni kent (‘polis’) kurma işlemleri, herhalde, oralardaki yeni kent kurumlarını işletebilecek eşrafın Hellenleşmesinin de başlangıcı sayılmalıdır. Ancak, kabul etmek gerekir ki, bütün bunlar henüz küçük ölçüdeydi. Hellenleşmenin iki göstergesine, yani kamu binası yapma ve taş üzerinde resmi metin yayımlama işlerine bakılırsa, Anadolu’nun bütün iç kesiminin bu süreçte pek zayıf olduğu görülür. Hellenistik kamu yapısı diye ola ola tahkimatlar (vakıa, o bölgelerde kazı sayısının sınırlı olduğu da unutulmamalı), Hellence yazıt olarak da M.Ö. 31 yılından önceye ait sekiz tanecik yazıt bulunmaktadır. Bu bilgiler, Batı Phrygia ya da Doğu Lydia gibi bölgelerde kentleşme olmadığı yolundaki bilgimize tamamen uymaktadır. Gerçekten de, Anadolu’nun en çok Hellenleşmiş bölgelerine çok daha yakın olan bu bölgelerde yeni kentlerin hiçbiri M.S. 1. yüzyıldan önce yapılmamıştır, hattâ bir bölümü bu yüzyılın sonunda yapılmıştır.

[CAESAR’IN KOLONİLERİYLE DEVAM EDECEK]

Haritalar:
1 KIEPERT – Antikçağ’da Anadolu
2 Pompeius döneminde Anadolu.

Bu bilgiyi beğendiniz mi? Lütfen arkadaşlarınızla paylaşın
İlginç Haberler
Bir cevap yazın

;-) :| :x :twisted: :smile: :shock: :sad: :roll: :razz: :oops: :o :mrgreen: :lol: :idea: :grin: :evil: :cry: :cool: :arrow: :???: :?: :!: