Bülent İplikçioğlu . Hellenizm ve Roma Çağlarinda Anadolu — 54

HELLENİZM VE ROMA ÇAĞLARINDA ANADOLU – 54
Roma imparatorluk yönetiminin ilk dönemlerinde Anadolu’nun örgütlenmesi ve yönetimi çerçevesinde İmparator Augustus’tan (M.Ö. 27 – M.S. 14) İmparator Vespasianus’a (M.S. 69–79) korunuk devletlerin bütünle kaynaşmaları konusuna devam ediyoruz:

Süreç, Pontos Krallığı’nın vesayet altına alınmasıyla tamamlandı. I. Polemon’dan ve Kappadokia Kralı Arkhelaos’tan dul kalmış olan Kraliçe Pytodoris’in 33 yılında öldüğü sanılmaktadır. Onun ölümünden sonra, krallığa birkaç yıl için el konulmuş ve orayı bir ‘procurator’ yönetmiş olabilir. Bu geçici ilhak konusunda elimizde hiçbir somut kanıt yoktur. Fakat İmparator Caligula’nın, krallığı 38 yılında II. Polemon’a “geri” vermesi için, herhalde bir süre I. Polemon’un altsoyundan gelen hanedanın elinden çıkmış olması gerekir. Elbette ilhaktan başka açıklamalar da düşünülebilir. Örneğin, başka bir korunuk hükümdar gönderilmiş olabilir ama, bu yönde de hiçbir kanıtımız yok. Gerçekte, Pytodoris’in 33 yılındaki ölümüyle II. Polemon’un 38 yılında tahta çıkışı arasında kalan zaman dilimi hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. O andan sonra, Roma’nın Karadeniz’den Fırat dirseğine ve Suriye’ye kadar tüm doğu sınırı, doğrudan Roma’nın yönetimi altına girmiş oluyordu. Kalan korunuk devletler yalnızca Dağlık Kilikia içindeydi. Orada ülke, devletlerinin sınırları kesin olarak saptanamayan birçok kralcık (‘regulus’) arasında bölünmüştü. Bu ‘regulus’ların en önemlisi hâlâ Kappadokia Kralı Arkhelaos’un oğlu II. Arkhelaos’tu. Ona, babasının ölümünde, Derbe ve Laranda ile Dağlık Kilikia kalmıştı. Yetkesi, ülkenin önemli bir bölümü üzerinde, özellikle ‘Kietai’ kabilesinin oturduğu, Olba’dan pek uzak olmayan kesim üzerinde etkindi. 36 yılında hâlâ hükümdarlığını sürdürüyordu. Vergi salmak için ‘Kietai’ın nüfus sayımını yapmaya kalkınca, ayaklanmaya neden oldu. Ayaklanmayı bastıramayınca ‘Syria’ valisi L. Vitellius’tan yardım istedi. O da Marcus Trebellius komutasında bir birlik gönderdi.

Dağlık Kilikia’nın tepelerinde kurulu Olba Tapınağı, uzun zamandır, kökü efsanevî Teukros oğlu Aias’a dayanan başrahipler hanedanınca yönetilen bir korunuk devlet oluşturuyordu. Kappadokia’nın ilhakı sırasında yapılan düzenlemeler arasında, herhalde 17 yılında olacak, başrahipliğe M. Antonius Polemon geçti. Bu adamın Pontos kraliçesi Pytodoris’in oğlu olduğu sanılır ve kendi adına sikke bastırmıştır. Fakat, belki 36 yılından önce dinsel devlet yok olup, yerini daha birçok dinsel devletin evriminde görülen bir süreci izleyerek, “Kennat”lar ve “Lalas”lar denilen iki topluluğun ‘koinon’una (birlik) bırakmıştır. Yani, sadece bunların adlarını taşıyan paralar vardır.

Caligula’nın tahta çıkışının Anadolu’da hemen hemen hiçbir etkisi görülmedi. Sadece, Dağlık Kilikia’nın başındaki II. Arkhelaos ölünce orayı, az sonra, 37-38 yılında, yeniden tahtına kavuşmuş olan Kappadokia Kralı IV. Antiokhos’a vermekle yetindi. Yine aynı yıllarda, Antonia Tryphaina ile Trakya Kralı VIII. Kotys’ün üç oğlundan biri olan IX. Kotys’e “Küçük” Armenia’yı ve biraz sonra da, belki Sophene’de bulunan, birtakım ek topraklar vermiştir. Pontos, II. Polemon’a geri verilmiştir. Polemon’a ayrıca Kerç Boğazı da verilmiştir ama, orada hiçbir zaman etkili biçimde egemenlik kuramamıştır.
Claudius imparatorluğu genişletmeye çalışmış bir hükümdar olarak bilinir. Gerçekten de gerek Doğu’da (‘Thrachia’, ‘Lycia’, ‘Iudaea’) gerekse Batı’da (‘Mauretania’, ‘Britannia’) gerçekleştirdiği ilhak ve fetihler bu ününü doğrular. Fakat, Anadolu’da saltanatının başlangıcında egemen olan görünüm, daha çok bir dizi korunuk hükümdarın yeniden tahtlarına oturtulmasıdır.

Kommagene Kralı IV. Antiokhos Caligula’nın sonunda elinden aldığı krallığa 41 yılında yeniden kavuşmuştu. Aynı zamanda, Kilikia’daki topraklarını da muhafaza ediyordu. Başka bir Kilikia devleti olan Olba da 41 yılında ya da daha önce eski statüsüne döndürülmüştü. Cassius Dio’nun yazdığına bakılırsa, o toprak 41 yılında II. Polemon’a verilmiştir. Fakat Cassius Dio’nun II. Polemon’u eski dinast M. Antonius Polemon’un oğluyla karıştırmış olmadığından emin değiliz. Her ne olursa olsun, Galba zamanına kadar Kilikia’nın bir bölümü üzerinde bir Pontos hükümdarı saltanat sürmüştür.

Buna karşı Claudius, Tiberius’un başlattığı süreci tamamlayan iki ilhakı da gerçekleştirmiştir: 42/43 yılında, korkunç iç çatışmalara son vermenin tek yolunun o olduğu bahanesiyle ve Roma vatandaşlarının haksız yere ölüme mahkûm edildikleri öne sürülerek Lykia ilhak edilmiş ve ‘praetor’luk yapmış bir valinin yönetiminde eyaletleştirilmiştir (‘provincia Lycia’). Söz konusu eyalet 70 yılında İmparator Vespasianus tarafından ‘Pamphylia’ ile birleştirilerek, ‘Lycia et Pamphylia’ ortak eyaleti oluşturulacaktır. Lykia Birliği eski federal kurumlarını muhafaza etmiş, fakat bunlar Romalı vali ve devlet memurlarının gözetimi altına girmiştir. Zaten bu Romalı devlet memurları 42/43 yılından önce de büsbütün yok değillerdi. Lykia’da Romalı ‘magistratus’ların birçok kez onurlandırılmasından orada belirli bir düzeyde yetkeleri olduğu anlaşılmaktadır.
Lykia’nın Roma’ya ilhakının bir tamamlayıcısı olarak – her ne kadar görünürde ilgisi yoksa da – 44 yılında o zamana kadar “Roma Halkı’nın Dostu ve Müttefiki” özgür bir ‘polis’ olarak kalmış bulunan Rodos da ilhak edilmiştir. Orada da iç kavgalarda ölmüş Roma vatandaşlarından söz edildi. Ne var ki, 53 yılında İmparator Nero’nun nezdindeki etkili bir savunması sayesinde Rodos yeniden özgürlüğüne kavuşmuştur (Tacitus). Rodos’un özgürlüğün elde edilmesini sağlayan elçiler onuruna çıkardığı kararname de günümüze ulaşmıştır.

Bu bilgiyi beğendiniz mi? Lütfen arkadaşlarınızla paylaşın
İlginç Haberler
Bir cevap yazın

;-) :| :x :twisted: :smile: :shock: :sad: :roll: :razz: :oops: :o :mrgreen: :lol: :idea: :grin: :evil: :cry: :cool: :arrow: :???: :?: :!: