Bülent İplikçioğlu . Hellenizm ve Roma Çağlarinda Anadolu — 58

‘Principatus’ Devri (M.Ö. 27 – M.S. 284) Anadolusu’nda Roma yönetimi ve savunmasına devam ediyoruz:
Armenia ve Parthia tehdidi gerçek olmaktan çok, varsayıma dayanan bir tehditti ama, Barbarlar birçok kez Roma düzeneğini delip geçmeyi başarmışlardır. Daha 72 yılında, sonra da 75’te İskit kökenli Alanlar’ın (Hell.: ‘Alanoi’; Lat.: ‘Alani’) tek bir kez mi yoksa iki kez mi saldırdıkları açıkça bilinmemektedir. Bazıları iki saldırı olduğunu ileri sürer. Bazıları ise 75 yılında tek saldırı olduğu görüşünü savunur. İskitler’in doğu kolu olan Alan grupları, Hazar Denizi’ni dolandıktan ve şimdiki Türkmenistan ve İran’da Hazar Denizi’nin güneyini içine alan tarihi bölge Hyrkania’daki Hazar Kapıları’nı (‘Caspia Via’ / ‘Caspiae Portae’) aştıktan sonra Atropatene Media’ya ve Armenia’ya hücum etmişlerdir. Tehdit öylesine ciddiydi ki, Part Kralı Vologases, Roma’nın yardımını istemek zorunda kalmıştı. Ama bu isteğe yanıt verilmedi. 135 yılında Alanlar Media’nın üstüne atılmışlar ve “Küçük” Armenia ile Kappadokia’yı tehdit etmişlerdir. O tarihte ‘Cappadocia’da vali Bithynia kökenli antik tarihçi Flavius Arrianus’tu (Arrhianos). Bize istilacılara karşı kurduğu savunma düzeneğini iyi anlatan bir belge bırakmıştır. Saldırı başarısızlığa uğramıştır ama, Roma yönetimindeki Anadolu’nun kenarlarında, Karadeniz’in güneydoğu bölgelerinde oturan kabilelerin uzun süre özerkliğe yakın bir durumdan yararlandıkları da anlaşılmaktadır. Arrianus, bunlara ‘tributum’ ödetmenin ne kadar zor olduğunu anlatır.

Doğuda Persler’in, Tuna cephesi üzerinde de Barbarlar’ın artan baskıları ve Karadeniz ile Azak Denizi’ni birleştiren Kerç Boğazı’nda Roma’nın bir korunuk devletinin yok olması yüzünden Roma savunmasının zayıflaması göze çarpar duruma gelinceye kadar, bir yüzyıl boyunca, başka bir istila görülmedi. Ama, M.S. 3. yüzyılın ortasında İskitler’in, Boranlar’ın akınları Anadolu’nun kuzey kıyısındaki kentleri durmadan yıkıma uğratmıştır. Roma garnizonları ya çaresizlik içindeydiler ya da düşmanın önünden kaçıyorlardı. Roma İmparatoru Trebonianus Gallus (251–253) zamanından beri bir Doğu Germen kabilesi olan Gotlar ‘Asia’ya ve ‘Cappadocia’ya girmişler, Ephesos’u ve Pessinous’u yakıp yıkmışlardır. Fakat M. Aemilius Aemilianus tarafından bozguna uğratılınca geri çekilmişlerdir. 253 yılında ‘Cappadocia’ya bir de bir Sasani (“Yeni” Pers) saldırısı olduğu anlaşılıyor. ‘Res Gestae Divi Saporis’e göre, önemli bir Roma ulaşım merkezi ve askeri kamp yeri olan Satala’yı (Gümüşhane İli, Kelkit İlçesi Sadak Köyü’nün olduğu yerde) ve onun kadar önemli olmayan birkaç yeri daha almışlar. Aşağı Tuna’dan gelen Boranlar da 254 yılında Asya’ya geçmişlerdir. İskitler bir kez daha Karadeniz’i geçip iki kez Pityunte kentinin üstüne atılmışlar, sonra 254/255 yılında Trapezous’a saldırmışlardır. Batıda 256 ya da 258/9 yılında ise Gotlar Bithynia’nın Kalkhedon (Kadıköy), Nikomedia (İzmit), Nikaia (İznik), Kios (Gemlik), Apameia Myrleia (Mudanya) ve Prousa (Bursa) gibi belli başlı kentlerini ele geçirdiler. Antiokheia’dan Kappadokia yönünde hareket eden İmparator Valerianus’un karşı saldırısı “geçişiyle kentleri ezmekten başka bir işe yaramamış” ve ‘Syria’ya yeni bir Pers saldırısı olduğu yolunda bir haber gelince de hemen yarıda kesilmiştir. Valerianus’un bozguna uğrayıp esir düşmesinden sonra, Persler Kilikia içlerine kadar girdiler, sonra Isauria ve batıda Dağlık Kilikia’da Kestros Irmağı (bugün Hacımusa olarak anılır) kenarındaki Selinous’a (Antalya İli Gazipaşa İlçesi yakınında) vardılar. Kappadokia’da Tyana (Niğde Kemerhisar), Mazaka (Kayseri), Komana (Adana Tufanbeyli Şar Köyü), Sebasteia (Sivas) ve Lykaonia’da Kybistra (Konya Ereğli), Laranda (Karaman) ve Ikonion’a (Konya) uzandılar.

Palmyra’nın başında bulunan Septimius Odaenathus’un Suriye ve Mezopotamya’daki saldırıları sonucunda Persler geri çekilince, batılı Barbarlar yeni akınlara giriştiler. 261/262’de, Troas’tan Kappadokia’ya kadar, yani Anadolu’nun hemen hemen tümü, Gotlar tarafından büyük yıkıma uğratılmıştı. Hemen hemen her bölge, toplu katliamlar, topluca alıp götürmelerden payını almıştı. Didyma’daki Apollon Tapınağı (Didymeion) nasıl olduysa kurtulmuştu ama, Ephesos’taki Artemis Tapınağı (Artemision) 262 yılında yağma edildi. Özellikle Hristiyan cemaatleri çok hırpalandılar. Bunların bazı üyeleri Gotlar’ın havarileri oldu. Gotlar’ın ilk papazı Ulfilas adında Kappadokia’lı biridir. Daha sınırlı olmak üzere, yeni saldırılar Herakleia Pontike’ye (Karadeniz Ereğlisi) yöneltildi. Bu arada bir başka Germen kabilesi olan Herul’lar (‘Herules’/‘Heruli’) 267 yılında Mysia’daki Kyzikos’u (Balıkesir Aydıncık), kesin olmamakla birlikte 268/269’da Pamphylia’yı yakıp yıkıyorlar; Got ve İskit korsanları Ege Denizi’nde Thessalonike’den (Selanik) Rodos’a ve Girit’e kadar aman vermeden devriye geziyorlardı. 275/276’da doğudan yeni bir istila geldi. Kurbanlar Pontos, Kappadokia ve Kilikia idi. Bunu İmparator Tacitus püskürttü. Kendisi de 276 Haziran’ında ya savaşta öldürüldü ya da Kappadokia’daki Tyana’da yüksek ateşten öldü. Savaşa Tacitus’un kardeşi Florianus, sonra da Probus devam ettiler.
Fakat, durup durup ortaya çıkan haydutluk, Armenia ve Parthia tehditleri, Barbarlar’ın denetim altına alınamayan sızmaları, bütün bunlar bu dönemde Anadolu’nun dertlerinin yalnızca bir bölümüydü. İki kez de Anadolu topraklarını iç savaş yakıp yıktı. 193 yılında bir yandan Pescennius Niger’in ‘Syria’da, öte yandan Septimius Severus’un Tuna ve Ren üzerinden yürüttükleri iktidarı ele geçirme yolundaki çifte hareket sonunda Anadolu’da birbiri arkası sıra gelen çarpışmalar meydana geldi. Anadolu eyaletleri Niger’den yana çıkarken, Niger ‘Asia’ya geçişi önlemek için Byzantion’a (Eski İstanbul) haciz koyarken, Severus Çanakkale Boğazı’nı geçip rakip orduyu Kyzikos’ta ezdi. Ezilen ordu, hemen zaman yitirmeden, daha Nikaia’da (İznik) iki taraf arasında çarpışmalar sürerken Toros geçitlerine doğru hareket etti ve Byzantion kuşatma altında kaldı. Septimius Severus ‘Galatia’ ve ‘Cappadocia’da kale ve hisarları sistemli biçimde eline geçirme işlemini bitirip Toroslar’ı aştı ve Kilikia’ya girdi. Kesin savaş orada, ‘Syria’nın hemen yakınında, Issos Ovası’nda oldu. Kısa süre sonra, ‘Asia’da bir el daha iç savaş görüyoruz. Bu kez taraflar Macrinus ile Elagabalus’tu ve bu savaşa Bosporos (Boğaz) Savaşı denildi.

Yani, Anadolu bir taraftan Barbarlar’ın saldırılarına hedef olurken diğer taraftan iç savaş da hortluyordu. Anadolu, 267 yılında Suriye’deki Palmyra’nın Kralı Septimius Odaenathus’un ölümünden az sonra, Bithynia’ya kadar Palmyra’lı Septimius Vaballathus (Arapça: Wahb Allāt) ve Septimia Zenobia’nın birliklerince fethedildi. Arkasından 272’de Roma İmparatoru Aurelianus’un (270–275) orduları sistemli bir karşı fetih hareketine giriştiler. Aurelianus, Tyana dışında her yerde coşkuyla karşılandı. Tyana kuşatıldı, ama yakılıp yıkılmadı. Peş peşe orduların geçmesi, elbette, zaten Barbarlar’ın yağmalarından bitkin duruma düşmüş olan Anadolu halkı için çok ağırdı.

Anadolu insanı sadece iki sözcükle, “dehşet yüzyılı” diye tanımlayabileceğimiz M.S. 3. yüzyılda, tabiri caizse, neredeyse, bir zamanlar yine çok perişan bir hale düştüğü M.Ö. 1. yüzyılı arayacak hale gelmişti.

[‘PRINCIPATUS’ DEVRİ (M.Ö. 27 – M.S. 284) ANADOLUSU’NDA ROMA YÖNETİMİ VE SAVUNMASI ÇERÇEVESİNDE ROMA’NIN ASKERÎ OLANAKLARIYLA DEVAM EDECEK]

Bu bilgiyi beğendiniz mi? Lütfen arkadaşlarınızla paylaşın
İlginç Haberler
Bir cevap yazın

;-) :| :x :twisted: :smile: :shock: :sad: :roll: :razz: :oops: :o :mrgreen: :lol: :idea: :grin: :evil: :cry: :cool: :arrow: :???: :?: :!: