Ölümsüzlük fikrine saplantılı, sonsuz bir ömür için türlü bitkilerden medet uman, görünmez olduğunu kanıtlamak için sarayında gizli geçitler inşa ettiren, Çin seddinin temellerini atan İmparator Qin Şi Huang….
İmparator emri ile sınır bölgelerine gönderilen bitki uzmanlarının aradığı tek şey kehanetlerde anlatılan “Ulu bir yerel dağdan toplanan bir bitki”nin derdine derman olacağıdır. Tüm yerel yönetimlerden büyük utanç duyularak gelen cevap ise başarısız olduklarıdır.
Peki halkına, esirlere ve tüm muhaliflere zulüm etmekte hiç bir sakınca görmeyen imparator ölümsüzlük fikrinden vazgeçmiş midir? Tabi ki de HAYIR… Hatta 13 yaşında hanedanlığın başına geçtiğinde başladığı işine devam eder. KENDİ MEZARINI İNŞA ETTİRMEK…
İmparator öldükten sonra da korunmalıdır. Böylece savaş arabaları, atlar ve 8000 asker heykelinden oluşan bir ordu hazırlanır. Pişmiş toprak askerlerin en olağanüstü özelliği ise her birinin farklı beden formuna sahip olmasıdır. Muhteşem bir Estetik…
İmparator mezar kompleksinin bir zenginlik hazinesi olmasını istediği için yıldızları, güneşi ve ayı temsil eden değerli taş yığınlarıyla kaplanmasını emreder. Hayatta iken en büyük korkusu olan “Öldürülmek” yakasını yine de bırakmaz. Mezar buluntuları arasındaki yüksek civa oranı ve karmaşık yer altı kanallarındaki zehirli maddeler düşmanlara tuzak olarak kurgulanır.
Peki vahşetleri ve en bilinen özelliği “kitap yakmak” olan savaş çığırtkanı Acımasız Qin Shi Huangdi nasıl ölmüştür. Ölümsüzlük arayışı içinde olduğu günlerden bir gün kimyevi bir karışımdan zehirlenerek. Dünyaya geldikten 49 yıl sonra…
Dememiz o ki…
İmparator olsan kâr etmez…
Keyifle YAŞAMAK aslolan…