Sinema Yunanca kelime, hareket etmek demektir.
Filmin icadı, 1895 yılında “hareketli fotoğraflar” yaratmak üzere bir cihaz olan sinematografı icat eden Fransız Lumière kardeşler tarafından icat edildi. İlk film gösterimi aynı yıl Paris’te gerçekleşti.
Diğer sanatlardan farklı olarak sinema, hayatın her alanında daha doğru şekilde yeniden üretebilmekte, hareketin yerini değiştirebilmekte, gerekli bakış açılarını seçebilmekte, ışık ve renk yardımıyla olayların en etkileyici görsel yeniden üretimini gerçekleştirebilmektedir.
Farklı çekimleri birleştirerek ve kurgulayarak filmin aksiyonu yoğunlaştırılır, zamansız, semantik ekran hikayesi oluşturulur, ortaya çıkarılır, karakterler yorumlanır, senaristlerin söyleyecekleri vardır. Bir senarist, yönetmen, oyuncu, kameraman, ressam, bestecinin işleri, esas olarak karmaşık yaratıcı üretim sürecinde birleşir.
Dolayısıyla birçok sanat türünde, belirli bir eserin kalitesi tamamen bir sanatçıya (yazar, ressam, besteci) bağlıysa, o zaman sinema, eserlerine dair bilgili grup uzmanın ortak çalışmasını gerektirir.
Geliştirme sırasında, aşağıdaki sinema türleri kuruldu:
a. kurgu ve tiyatro drama eserlerini, oyunculuk yoluyla şiiri somutlaştıran sanatsal (özellik),
B. gerçekliğin gözlemlenmesi yoluyla karakterler yaratan belgesel,
C. çizilmiş yada boyutlu nesnelerin ayrı ardışık hareket aşamalarının çekilmesiyle oluşturulan animasyon,
d. bahsi geçen 3 türün araçlarını kullanan popüler bilim.