Yunan kuvvetleri İzmir’e girip hızla Ege’de ilerleye ilerleye Bursa’yı da işgal ettikleri zaman, genç bir Yunan subayı Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Gazi’nin türbesine girerek, kılıcını kabrin başındaki kavuğa dayadı ve şöyle bağırdı;
“Ey Osman! Nihayet sana ve senin saltanatına muzaffer olduk!”
Osman Gazi’nin kurduğu ve Fatih’in de İstanbul’a taşıdığı tahtında oturan Altıncı Mehmet Vahdettin ise, tüm çabasını bu işgale karşı koymaya çalışan Milli Kuvvetleri ezmeye harcıyordu.Vahdettin, Yunan işgalini durdurmak için canıyla, malıyla seferber olan Milli Kuvvetleri ezmek amacıyla oluşturduğu “Kuva-yı İnzibatiye ve “Hilafet ordusu” ile saldırıya geçmişti.
Bunu bir saltanat görevi yapmıştı. Bu uğurda Milli Kuvvetler ve reisleri aleyhine fetvalar çırakmayı ihmal etmemişti. Osman Gazi türbesinde Osmanlı’yla alay eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesini sağlamak için her şeyi yaptı.
İşgalcilerden bir tek isteği vardı; yetkisiz de olsa saltanatına, koltuğuna devam etmesi. Bunu da kurtuluş savaşının sonunda bir kez daha ispatladı.
Yunan kuvvetleri Mustafa Kemal önderliğinde 1922 Ağustosunda İzmir’e kadar kovalandı.
9 Eylülde de denize sürüldü.
Bundan en çok rahatsız olan da Vahdettin oldu.
Müslümanların galip gelmesine sevinmedi, kutlamadı.
Ve nihayet Vahdettin ve Vükelasının tüm engellemerine rağmen milli mücadeleciler galip gelince, Vahdettin kendi hainliklerinden hesap sorulabilir korkusuyla İngilizlere sığınmaya karar verdi.
Çocuğu Ertuğrul’u ve sarayda hizmetini gören bazı ilgilileri yanına alarak İngiliz işgal komutanına sığındı.
Kadınlarını, aile efradını Müslümanlara değil de Hristiyan İngiliz komutanı Hurington’a emanet edip gitti.
Bindiği Malaya gemisinin İngiliz Akdeniz Filosu kumandanı kendisine:
“Şu andan itibaren İngiliz bayrağının himayesi altında bulunuyorsunuz. Müsterih olunuz. Hayatınız her türlü tehdit ve tehlikeden masundur” diye teminat verdi.
Bu arada İngiltere’nin İstanbul fevkalade komiseri vekili Henderson da gemiye gelmişti.
O da Vahdettin’e:
“Artk İngiltere Hükumetinin himayesindesiniz. Kral George hazretlerine arz edilecek bir arzunuz var mı?” diye sordu.
Vahdettin: Karar mucibince Malta’ya gideceğim değil mi?
Komiser vekili: Evet. Orada Malta valisi Mareşal Plümer’in misafiri olacaksınız.
Vahdettin: Teşekkür ederim. İngiltere hükumeti namına gösterilen misafirperverlikten dolayı pek mütehassısım(çok duygulandım).
Yalnız saltanat ve hilafetten feragat etmemiş olduğumun Kral Hazretlerine arzedilmesini kesin olarak rica ederim.
Diyerek arzusunu bildirdi.
Kendisi Mustafa Kemal’i idama mahküm ettiği zaman, Mustafa Kemal “tüm görevlerimden istifa ediyorum, idam fermanınızdan da korkmuyorum, milletin bir ferdi olarak milli mücadeleye devam edeceğim” demişti.
Ama Vahdettin, yaptığı hainliklerden belki hesap sorulur korkusuyla, kokaylıkla düşmana sığınıverdi.
Bu da sadece zayıf kişilikli olmasının yanında zayıf inançlı Müslüman düşmanı, bencil, hain olmasındandı.
Tüm bu hainliklere rağmen Mustafa Kemal önderliğindeki Milli Mücadeleciler kutsal yoluna devam etti.
Lozan andlaşmasıyla Türkiye topraklarında kalan diğer işgalciler de kovuldu.
İstanbul ve Türkiye tekrar bağımsızlığına kavuştu.
Mustafa Kemal önderliğindeki bu başarı; akıl, inanç, cesaret ve kan ile örülmüş bir Türk Mucizesidir.